Uhud Savaşı’nda ilk şehid düşen sahâbî kimdir?

Uhud Savaşı’nda ilk şehid düşen sahâbî Abdullah b. Amr'ın hayatı, Abdullah b. Amr ne zaman Müslüman olmuştur? Abdullah b. Amr'ın Şehadeti

Aile ve Dini Rehberlik Büro/Merkezlerinde Aile Danışmanlığı Eğitim Programı

Uhud Savaşı’nda ilk şehid düşen sahâbî Abdullah b. Amr'ın hayatı
Soy şeceresi ile birlikte ismi Ebû Câbir Abdullāh b. Amr b. Harâm el-Ensârî es-Selemî’dir. (ö. 3/624)
Abdullah b. Amr Medine’nin Benî Selîme koluna mensuptur. Künyesi Ebû Câbir’dir.
Abdullah’ın eşi Enîse (Üneyse) bint Aneme’dir. Bu evililikten En çok hadis rivayet eden sahâbî olarak tanınan Câbir b. Abdullah dünyaya gelmiştir. Abdullah’ın yedi (veya dokuz) kızı vardır.
 

Abdullah b. Amr ne zaman Müslüman olmuştur?
Abdullah b. Amr, kabilesi içinde sevilen, sözü geçen ve iyi huylu bir kişi olarak bilinirdi. Beni Seleme’nin reisi Abdullah b. Amr  nübüvvetin on üçüncü yılında (622) yapılan İkinci Akabe Biatı’na oğlu Câbir b. Abdullah ve eşi Üneyse ile birlikte katılmıştır. Câbir yetmiş kişilik heyetin en küçük üyesi idi. Biat öncesi toplantıda ailece İslam’a girmişlerdir.
Peygamberimiz (sas) Akabe’de bir konuşma yaptı, Kur’an okudu, onları İslâm’a daha kuvvetle bağlanmaya teşvik etti. Hicret ettiği takdirde kendisini canlarını, mallarını, çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi koruyacaklarına, rahat günlerde de sıkıntılı anlarda da ona itaat edeceklerine, bollukta da darlıkta da gerekli malî yardımları yapacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına, hiç kimseden çekinmeden hak üzere bulunacaklarına ant içip biat etmeye davet etti. Orada bulunan Medineliler’in hepsi bu şartlarla ona biat ettiler. Bundan sonra Hz. Peygamber (sas)’in isteği üzerine, Peygamber’le aralarındaki irtibatı sağlayacak on iki temsilci (nakib) seçtiler. 
Abdullah b. Amr Benî Seleme’nin nakibi olarak atandı. Abdullah b. Amr bu görevi sahâbeden Berâ b. Mâ’rûr ile paylaşmıştır. Bu nakiplerin görevi kabilelerini İslam’a davetti.  Abdullah b. Amr bu görevi en iyi şekilde yerine getirmeye gayret etmiş ve kabilesinin neredeyse tamamının Müslüman olmasına vesile olmuştur.

Abdullah b. Amr'ın Şehadeti
Vakidi’de geçen rivayete göre Abdullah b. Amr, Uhud Gazvesi’nden bir gün veya birkaç gün önce rüyasında Bedir Gazvesinde şehit olan Mübeşşir b. Abdülmüzir’i görmüş ve onunla meraklı bir halde sohbet etmiştir. Mübeşşir, Abdullah b. Amr’a: “Çok yakın bir zamanda bizim yanımıza geleceksin” demiştir. Bunun üzerine Abdullah b. Amr: “Siz neredesiniz?” diye sormuştur. Mübeşşir ise: “Biz şu an cennetteyiz, burada dilediğimiz gibi geziyoruz” şeklinde cevap vermiştir. Abdullah ise: “Peki sen Bedir günü öldürülmemiş miydin?” diye sorunca, Mübeşşir ona şöyle cevap vermiştir: “Evet, ben Bedir günü öldürüldüm fakat daha sonra diriltildim.” demiştir. Abdullah b. Amr görmüş olduğu bu rüyadan hemen sonra Hz. Peygamber’e (sas) gitmiş ve olanı anlatmıştır. Hz. Peygamber (sas) ise “Bu gördüğün şehadettir ey Ebû Câbir!” demiştir.
Abdullah b. Amr, Uhud Savaşı başlamadan önce oğlu Câbir b. Abdullah’ı yanına çağırdı ve bu savaşın ilk şehidlerinden biri olacağını ümit ettiğini söyleyerek geride bırakacağı altı kızına bakmasını ve borçlarını ödemesini vasiyet etmiştir.
Abdullah b. Amr Uhud Gazvesi’nin başlamasından kısa bir süre sonra  Müslüman mücahitler safında şehit olan ilk kişi o olmuştur.
Câbir b. Abdullah’tan gelen bir habere göre o, babasının şehit edildikten sonraki hali için söyle anlatmıştır: “Babam Uhud günü şehit olmuştu. Onun yanına gittiğim de ona müsle yapıldığını gördüm.” (Müsle, işkence manasına gelmektedir. Savaş sonunda ölen askerlerin bazı uzuvlarını keserek bir nevi intikam almak veya hırslarını yatıştırmak için bu uygulama yapılmaktadır. Hz. Peygamber (sas) gerek insanlara gerekse hayvanlara müsle yapılmasını kesin bir dille menetmiştir.)
Uhud savaşında  yeteri kadar kefen ve kabir bulunamadığı için naaşı eniştesi Amr b. Cemûh ile aynı kabre kondu. Hz. Peygamber (sas), bu iki sahâbe için şöyle demiştir: “Dünyada birbirine muhabbeti olan bu ikisini bir kabre defnedin.”( Beyhakî, Delâ’ilü’n-nübüvve, 3/293)  Aradan kırk altı sene geçtikten sonra sel yatağına yakın olan kabirleri başka bir yere nakledilmek üzere açıldığı zaman, bu iki sahâbînin cesetlerinin hiçbir değişikliğe uğramadan gömüldükleri gibi durduğu görüldü (bk. el-Muvaṭṭaʾ, “Cihâd”, bab 21, hadis nr. 49).