Hilal ne demektir?
Hilal, sözlükte “yüksek sesle haykırmak; ortaya çıkmak, parlamak; sevinmek” anlamlarına gelen hell kökünden türeyen hilâl (çoğulu ehille), ayın kavuşum öncesi ve sonrasında yeryüzünden uçları sivri ince bir yay gibi görünen şeklinin adıdır. Kelime Kur’ân-ı Kerîm’de bir yerde çoğul şekliyle geçer (el-Bakara 2/189). Sözlük anlamına bağlı olarak özellikle kavuşum durumundan sonra ayı ilk defa görenlerin onu haber vermek için sevinçle haykırmaları sebebiyle ayın ilk görülen şekline hilâl denildiği kaydedilmektedir. Nitekim yüksek sesle telbiyede bulunmaya ve hilâl ilk görüldüğünde tekbir almaya ihlâl, yine yüksek sesle kelime-i tevhidi söylemeye tehlîl, yeni doğan çocuğun hayat belirtisi olarak çığlık atmasına istihlâl denir. Her kamerî ayın başında kavuşum durumunun ardından incecik bir kavis şeklinde ilk defa görülen yeni aya bir-üç gecelik iken hilâl denildiği gibi her ayın sonunda kavuşum durumundan önceki son iki gecedeki aya da bu ad verilir. Bunların dışında kalan diğer gecelerde aya kamer, kavuşum esnasında yeryüzünden görülemeyen durumuna da muhak denilir.
Ru’yet-i hilal ne anlama gelmektedir?
Hilalin görülmesi anlamına gelen ru’yet-i hilal, dinî bir kavram olarak, kameri ayların tespitinde ayın gözetlenmesi ve görülmesi anlamına gelmektedir.
Ru’yet-i hilalin önemi nedir?
Bu ibadetlerin zamanlarının doğru olarak belirlenmesi, kameri aybaşlarını, özellikle Ramazan, Şevval ve Zilhicce aylarının ilk günlerinin doğru tespitine bağlıdır.
Hz. Peygamber (sas), “Yüce Allah hilâlleri insanlar için vakit ölçüleri kıldı. O halde hilâli görünce oruca başlayın, onu tekrar görünce iftar edin” demiştir (Müsned, IV, 23, 321; Dârekutnî, II, 163; Hâkim, I, 585)
Kameri ayların tespitinde hilalin gözlenmesi önemlidir. Ancak günümüzde, atmosfer olayları ve gezegenlerin durumları çok ince bir şekilde hesaplanabildiğinden, ayların başlangıcı tam olarak tespit edilebilmektedir. Dinin özüne uygun olan da budur. Zira Yüce Allah; “... yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen O’dur.” (Yûnus, 10/5); “Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.” (Rahmân 55/5) buyurmak suretiyle ayların hesapla tespit edilebileceğine işaret etmiştir.
Hz. Peygamberin, hilal görülünce oruç tutulması ve hilal görülünce bayram yapılması konusundaki tavsiyeleri (Buhari, Savm, 5; Müslim, Sıyam, 34), “Biz ümmî bir toplumuz; hesabı ve okuma yazmayı bilmeyiz. Ay kah şöyledir, kah böyledir. Yani bazen 29 çeker, bazen 30.” (Buhari, Savm, 11, 13; Müslim, Sıyam, 15) hadisi ile birlikte değerlendirildiğinde, kameri aybaşlarının hesapla belirlenebileceği, o zamanki toplumun hesap bilmemesi ve o günün teknik imkânlarının yetersiz olması sebebiyle bu tavsiyede bulunduğu anlaşılacaktır. Günümüzde ayın bütün hareket ve menzillerinin en ince teferruatına kadar bilinip kolaylıkla hesap edilebildiğinden, kameri ayların tespit ve ilanında astronomik verilere itibar edilmelidir. (İ.P.)